Ben HAYIR diyemiyorum, olur da dersem ay ne düşündü acaba çok kötü mü oldu, beni kötüleyecek mi ? Ulan sana ne, evet demesene artık, sırf hayır diyemediğimden durduk yere nefret ettiğim insanlar oldu, halbuki evet diyerek kendi başına dert alan bizzat benim.
HAYIR diyememek sadece bir soruya cevap olarak değil, yapılan haksızlığa da HAYIR diyemiyorum, mesela bir yerde yanlış yemek gelsin ben onu oturur yerim, hayır alın bunu ben bunu istemedim diyemem. Haklı olduğum zamanlarda, nutkum tutulur ve hiç bir halt yapamam.
Gündemimde yine böylesine bir konu var, eski iş yerim son çalıştığım haftanın ve kalan yıllık izinlerimin parasını inatla bana ödemiyor. Çok bir para değil, bu parayı bana ödemeyen şirket bundan kar etmeyecek tabi ki, ama işte egolar..Her şeyi yapacağım, ne gerekiyorsa çünkü inanıyorum ki o üç kuruş olsa da, gelecek bu para benim dönüm noktam olacak, bu kadar stresin ve sıkıntının, bir sonucunu alacağım. Yanlış gelen yemekleri belki gönderebileceğim, bundan sonra çalışırken yapılan haksızlıklara dur diyebileceğim, oğlum bu gazla bir süpermen bile olabilirim.
Geçen sene çok da iyi tanımadığım bir arkadaşım evleniyordu,
gelin başına beraber gittik, ay ne şahane ne heyecan diye ortalıklarda dolanırken saçını bile kendi kesen ben bir anda kendimi kuaför koltuğunda buldum, bu kuaförde şehrin en pahalısı onu da araya sokuşturayım, sonra adama
tumblr da gördüğüm evde kendimde yapabileceğim bir saç modeli tarif ettim allahım 1 saatlik uğraşın sonunda az sonra TRT de gönülden sesler adlı program da solo nağmeler atacak bir teyze olmuştum. O saçın yandan ayrılışı, buklelerin özenle tepemde girdap efektiyle dolanması, yüzümün yamukluğunun mal gibi ortaya çıkışı, hiç bir şey diyemedim kaldım öylece, tabi saç bitti ama gelin bitmedi, her yer ayna.. gördükçe deliriyordum.. Sonra makyajcı kız sana
porselen makyaj yapalım tatlım dedi, ulan ben de sandım porselen bebek gibi olacağım, dost çatlatacağım ama neredeeee.. Hayatta düzgün yapabildiğim bir şeyler varsa bunlardan biri de makyajdır, Neyse kız o kadar korkuç bir makyaj yaptı ki bana.. Yüzüm yağlı güreş müsabakasından çıkmış bir amacaya sarılmışcasına parlak, kirpiklerim bugs bunny nin sevgilisinden bir adım önde..
Bana naptığınız allahınız yok mu diye bağırcağıma hemen kaçtım oradan, o kadar sinir oldum ki kredi kartını nedimelerden birine verip al ne istiyorlarsa buradan öde dedim ve soluğu tuvalette aldım.. Allahtan alışveriş merkezindeydik, hemen bir taç alayım da öndeki eblek kabartıya bir son vereyim dedim, anam o ne koca avm de taç satan yer yok, İpekyol satıyor bir tek.. dedim olsun öde .. Saça el değmiyor, parmaklarıma geçit vermiyor koca firketeler.. Ağladım ağlayacam.. Sonra kızlarla çıkışta buluştuk, gelin ne kadar prenses gibi ve güzelse ben onun çirkin ikiz kız kardeşleriydim, ikisi birden evet... Sonra kız bana canım al fişin dedin.. O an öldüm sandım, ulan beni soytarı yapmanın bedeli kaç çeyrek altınmış meğer... Sıfır makyaj ve doğal çılgın dalgalı saçlarımla gitsem bile o halimden kat be kat güzeldim...
Elbisem düşündüğümden kısaydı, toplu ayakkabılarım çimlik alanda batıp çıkıyordu ben de dayanamayıp Vans lerimi giydim. Tepemde gelininkinden daha büyük bir baş, kirpiklerim sonsuza limitlenmiş, elbise belime çıkmakta ısrarcı, ayağımda asi bir ayakkabı, erkek halayında sekronizasyonu tututturamıyor oluşum beni düğünlerden çok soğuttu. Düğünden sonra 2 yerel gazeteye çıkışımı bir sonraki yazıya saklıyorum.
Muah!!