Kürtçü dükkanıma geri döndüm ; aile evi..
Resmen hazirandan beri yaptığım tatil, kasım bası itibariyle son buldu. Bu tatili de yan gelip yatarak geçiredim. Türkiye'nin en güzel otelinde birazcık amelelik yaptım diyebilirim. Harika insanlarla çalıştım, mükemmel bir müdürüm vardı, dünya tatlısı bir oda arkadaşı edindim bana verdikleri lojmanda.. ve dünyanın en iyi adamı hayatıma girmiş oldu. Türkiye'nin en güzel koylarını gezdim, yüzdüm, yandım.. En güzel deniz mahsullerini yedim. Hiç gülmediğim kadar güldüm, sevdim, sevildim, sinir oldum yer yer :)
İspanya'dan dönüş benim için birazcık acı vericiydi çünkü benim için bir yerin ev olması, yaşanılır olması bulundugu konum ile alakasız. Orada da harika insanlar tanıdığım için orası evimdi, drama yoktu hiç.. Sevdiğim bir bölümde, düyanın en güzel şehirlerinden birinde, çok tatlı insanlarla yaşıyordum. Dönüşte hiç bilmediğim bir şehir olan Eskişehir'e taşınarak kendime yeni bir ev kurma hayalim çok geçmeden tuz buz olmuştu. Şehirden nefret ediyordum çünkü karşıma çıkan insanlar hırs, nefret ve kin doluydu. Güzel hiç bir şey yoktu benim için bu şehirde.. Su kenarına açılan Starbucks'ı görünce sevinçten deliye dönmüştüm.. Bir gün bile gidemedim, ya tek başıma gidemeyecek kadar depresiftim ya da hiç kimsem yoktu gidecek. Eğlendiğim zamanlar da oldu ama genel bir bakış atarsak Eskişehir maceram beklediği gibi çıkmamıştı...
Yazlıkta emekli öğretmen hayatı yaşarken, kendime ve kariyerime çok uzak bir işe başvurdum...
Bugüne kadar hep cesaret isteyen kararlar aldım. Kafama göre bir şehir, ülke seçip gidip orada mutlu olabilceğimi düşündüm.. Şimdiye kadar 3 de 2 si olumlu sonuc verdi.
Şuan tekrar Ankara'dayım. Dışarda hava 17 dereceyken kızların o korkunc moon botları giydiği şehir..
Sevmiyorum hiç bu şehiri ve beni bekleyen sıradaki meceraya atılmak için sabırsızlanıyorum..
Me // Marmaris // October 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder