Hallo!!
Dudaklarım nedendir bilmem her zaman kurudur, uygunsuz zaman ve yerlerde bir anda dudak kremi çıkarıp sürmem de bu yüzdendir, bu kuruluk ruj sürmemi de engelliyor çünkü ruj dudaklarımın üzerinde kuruyan deriden dolayı 3 boyutlu bir etki bırakıyor, bu yüzden Lush ın dudak peelingini akşam yatmadan ve genelde dışarı çıkmadan sürüyorum tabi ekstradan kullandığım ürünler de var,
Azıcık alıp dudaklara yavaşça masaj yapınca ölü deriyi yok ediyor ama bunu yaptıktan sonra dudaklarınızı yememek için de zor dayanıyorsunuz, mecburen, çünkü ölü deriyi de yemeyelim diye, bunu sırf yemek için alan insanlar da varmış, sizi çok iyi anlıyorum!!
İyice ovaladıktan sonra, yukardaki arkadaşları da nemlendirmeleri için sürüyorum. Vaseline tadı tuzu olmayan içinizi baymayan bir ürün, Body Shop Lip Butter ise mango aromalı ve gerçekten dudakları yumuşacık yapıyor.
Blistex benim için bir zamanların Nivea sı. Gün içinde yanımda taşıdığım dudak kremleri bu ikisinden biri oluyor, raspberry ve lemonade blast aynı zamanda 15 faktörlük bir koruyucu, güneşten yanıp kavrulan dudaklara birebir, diğer sıkıcı görünen ürün de kış günleri için oldukça iyi bir koruma görevi üstleniyor.
Bazı günler dudaklarım iyice nemlenip düzelene kadar ruj sürmeyi reddediyorum :) O günlerde de Victoria's Secret Lip Balm ı kullanıyorum, çok abartı bir renk vermiyor ve naneli aromasıyla dolgunlaştırıcı bir etki yaratıyor.
Ayrıca Lush'ın dergisine de bayılıyorum, okudukça tüm mağazayı yağmalayasım geliyor, satın almam mümkün değil çünkü..
Bu gün tek tek bu icon larla uğraştım, telefonum, 13 yaşında hala barbie lerle oynayan bir kızın telefonuna daha çok benzeyemezdi sanırım.
Muah!!
Perşembe, Mayıs 30
Pazartesi, Mayıs 27
Artık HAYIR Deme Zamanı - Kuaförler sözüm size
Ben HAYIR diyemiyorum, olur da dersem ay ne düşündü acaba çok kötü mü oldu, beni kötüleyecek mi ? Ulan sana ne, evet demesene artık, sırf hayır diyemediğimden durduk yere nefret ettiğim insanlar oldu, halbuki evet diyerek kendi başına dert alan bizzat benim.
HAYIR diyememek sadece bir soruya cevap olarak değil, yapılan haksızlığa da HAYIR diyemiyorum, mesela bir yerde yanlış yemek gelsin ben onu oturur yerim, hayır alın bunu ben bunu istemedim diyemem. Haklı olduğum zamanlarda, nutkum tutulur ve hiç bir halt yapamam.
Gündemimde yine böylesine bir konu var, eski iş yerim son çalıştığım haftanın ve kalan yıllık izinlerimin parasını inatla bana ödemiyor. Çok bir para değil, bu parayı bana ödemeyen şirket bundan kar etmeyecek tabi ki, ama işte egolar..Her şeyi yapacağım, ne gerekiyorsa çünkü inanıyorum ki o üç kuruş olsa da, gelecek bu para benim dönüm noktam olacak, bu kadar stresin ve sıkıntının, bir sonucunu alacağım. Yanlış gelen yemekleri belki gönderebileceğim, bundan sonra çalışırken yapılan haksızlıklara dur diyebileceğim, oğlum bu gazla bir süpermen bile olabilirim.
Geçen sene çok da iyi tanımadığım bir arkadaşım evleniyordu, gelin başına beraber gittik, ay ne şahane ne heyecan diye ortalıklarda dolanırken saçını bile kendi kesen ben bir anda kendimi kuaför koltuğunda buldum, bu kuaförde şehrin en pahalısı onu da araya sokuşturayım, sonra adama tumblr da gördüğüm evde kendimde yapabileceğim bir saç modeli tarif ettim allahım 1 saatlik uğraşın sonunda az sonra TRT de gönülden sesler adlı program da solo nağmeler atacak bir teyze olmuştum. O saçın yandan ayrılışı, buklelerin özenle tepemde girdap efektiyle dolanması, yüzümün yamukluğunun mal gibi ortaya çıkışı, hiç bir şey diyemedim kaldım öylece, tabi saç bitti ama gelin bitmedi, her yer ayna.. gördükçe deliriyordum.. Sonra makyajcı kız sana porselen makyaj yapalım tatlım dedi, ulan ben de sandım porselen bebek gibi olacağım, dost çatlatacağım ama neredeeee.. Hayatta düzgün yapabildiğim bir şeyler varsa bunlardan biri de makyajdır, Neyse kız o kadar korkuç bir makyaj yaptı ki bana.. Yüzüm yağlı güreş müsabakasından çıkmış bir amacaya sarılmışcasına parlak, kirpiklerim bugs bunny nin sevgilisinden bir adım önde..
Bana naptığınız allahınız yok mu diye bağırcağıma hemen kaçtım oradan, o kadar sinir oldum ki kredi kartını nedimelerden birine verip al ne istiyorlarsa buradan öde dedim ve soluğu tuvalette aldım.. Allahtan alışveriş merkezindeydik, hemen bir taç alayım da öndeki eblek kabartıya bir son vereyim dedim, anam o ne koca avm de taç satan yer yok, İpekyol satıyor bir tek.. dedim olsun öde .. Saça el değmiyor, parmaklarıma geçit vermiyor koca firketeler.. Ağladım ağlayacam.. Sonra kızlarla çıkışta buluştuk, gelin ne kadar prenses gibi ve güzelse ben onun çirkin ikiz kız kardeşleriydim, ikisi birden evet... Sonra kız bana canım al fişin dedin.. O an öldüm sandım, ulan beni soytarı yapmanın bedeli kaç çeyrek altınmış meğer... Sıfır makyaj ve doğal çılgın dalgalı saçlarımla gitsem bile o halimden kat be kat güzeldim...
Elbisem düşündüğümden kısaydı, toplu ayakkabılarım çimlik alanda batıp çıkıyordu ben de dayanamayıp Vans lerimi giydim. Tepemde gelininkinden daha büyük bir baş, kirpiklerim sonsuza limitlenmiş, elbise belime çıkmakta ısrarcı, ayağımda asi bir ayakkabı, erkek halayında sekronizasyonu tututturamıyor oluşum beni düğünlerden çok soğuttu. Düğünden sonra 2 yerel gazeteye çıkışımı bir sonraki yazıya saklıyorum.
Muah!!
HAYIR diyememek sadece bir soruya cevap olarak değil, yapılan haksızlığa da HAYIR diyemiyorum, mesela bir yerde yanlış yemek gelsin ben onu oturur yerim, hayır alın bunu ben bunu istemedim diyemem. Haklı olduğum zamanlarda, nutkum tutulur ve hiç bir halt yapamam.
Gündemimde yine böylesine bir konu var, eski iş yerim son çalıştığım haftanın ve kalan yıllık izinlerimin parasını inatla bana ödemiyor. Çok bir para değil, bu parayı bana ödemeyen şirket bundan kar etmeyecek tabi ki, ama işte egolar..Her şeyi yapacağım, ne gerekiyorsa çünkü inanıyorum ki o üç kuruş olsa da, gelecek bu para benim dönüm noktam olacak, bu kadar stresin ve sıkıntının, bir sonucunu alacağım. Yanlış gelen yemekleri belki gönderebileceğim, bundan sonra çalışırken yapılan haksızlıklara dur diyebileceğim, oğlum bu gazla bir süpermen bile olabilirim.
Geçen sene çok da iyi tanımadığım bir arkadaşım evleniyordu, gelin başına beraber gittik, ay ne şahane ne heyecan diye ortalıklarda dolanırken saçını bile kendi kesen ben bir anda kendimi kuaför koltuğunda buldum, bu kuaförde şehrin en pahalısı onu da araya sokuşturayım, sonra adama tumblr da gördüğüm evde kendimde yapabileceğim bir saç modeli tarif ettim allahım 1 saatlik uğraşın sonunda az sonra TRT de gönülden sesler adlı program da solo nağmeler atacak bir teyze olmuştum. O saçın yandan ayrılışı, buklelerin özenle tepemde girdap efektiyle dolanması, yüzümün yamukluğunun mal gibi ortaya çıkışı, hiç bir şey diyemedim kaldım öylece, tabi saç bitti ama gelin bitmedi, her yer ayna.. gördükçe deliriyordum.. Sonra makyajcı kız sana porselen makyaj yapalım tatlım dedi, ulan ben de sandım porselen bebek gibi olacağım, dost çatlatacağım ama neredeeee.. Hayatta düzgün yapabildiğim bir şeyler varsa bunlardan biri de makyajdır, Neyse kız o kadar korkuç bir makyaj yaptı ki bana.. Yüzüm yağlı güreş müsabakasından çıkmış bir amacaya sarılmışcasına parlak, kirpiklerim bugs bunny nin sevgilisinden bir adım önde..
Bana naptığınız allahınız yok mu diye bağırcağıma hemen kaçtım oradan, o kadar sinir oldum ki kredi kartını nedimelerden birine verip al ne istiyorlarsa buradan öde dedim ve soluğu tuvalette aldım.. Allahtan alışveriş merkezindeydik, hemen bir taç alayım da öndeki eblek kabartıya bir son vereyim dedim, anam o ne koca avm de taç satan yer yok, İpekyol satıyor bir tek.. dedim olsun öde .. Saça el değmiyor, parmaklarıma geçit vermiyor koca firketeler.. Ağladım ağlayacam.. Sonra kızlarla çıkışta buluştuk, gelin ne kadar prenses gibi ve güzelse ben onun çirkin ikiz kız kardeşleriydim, ikisi birden evet... Sonra kız bana canım al fişin dedin.. O an öldüm sandım, ulan beni soytarı yapmanın bedeli kaç çeyrek altınmış meğer... Sıfır makyaj ve doğal çılgın dalgalı saçlarımla gitsem bile o halimden kat be kat güzeldim...
Elbisem düşündüğümden kısaydı, toplu ayakkabılarım çimlik alanda batıp çıkıyordu ben de dayanamayıp Vans lerimi giydim. Tepemde gelininkinden daha büyük bir baş, kirpiklerim sonsuza limitlenmiş, elbise belime çıkmakta ısrarcı, ayağımda asi bir ayakkabı, erkek halayında sekronizasyonu tututturamıyor oluşum beni düğünlerden çok soğuttu. Düğünden sonra 2 yerel gazeteye çıkışımı bir sonraki yazıya saklıyorum.
Muah!!
Pazartesi, Mayıs 20
Pink is my color!
Hallo!
Bu işsizlik olayı şuan için öyle güzel öylesine tadından yenmez ki, hiç sıkılmayıp bir ev kızına dönüşmem an meselesi. En önemli getirisi de spora gidebilmek için zaman buluyor olmam, ki genelde zaman değil de motivasyon bulamıyordum.. neyse ki instagramda geçen zamanımı "fitspo" resimleriyle harcadığımdan bana deli bir gaz geliyor.
Bunun dışında 1 yıldır ilk defa kendimi bu kadar hafif ve huzurlu hissediyorum, hafif derken tabi ki gerçek anlamda söylemiyorum zira aldığım 12 kilonun sadece 2 sini verebilmiş durumdayım. Günlerim daha huzurlu ve sakin geçiyor, arada yine anksiyete krizlerim tutuyor ama düzeliyorum... Günlerim genelde,
- Geyik mesajlaşmalar
- Tabi ki gezmeler
- Kankamla spor salonuna gitmeler
- Final stresiyle sıyıran kardeşimle uğraşmalar
- İçimdeki Derya Baykal'a dur diyememeler
ile geçmektedir, yani durumum fena değil,
Ciao / xoxo
Bu işsizlik olayı şuan için öyle güzel öylesine tadından yenmez ki, hiç sıkılmayıp bir ev kızına dönüşmem an meselesi. En önemli getirisi de spora gidebilmek için zaman buluyor olmam, ki genelde zaman değil de motivasyon bulamıyordum.. neyse ki instagramda geçen zamanımı "fitspo" resimleriyle harcadığımdan bana deli bir gaz geliyor.
Bunun dışında 1 yıldır ilk defa kendimi bu kadar hafif ve huzurlu hissediyorum, hafif derken tabi ki gerçek anlamda söylemiyorum zira aldığım 12 kilonun sadece 2 sini verebilmiş durumdayım. Günlerim daha huzurlu ve sakin geçiyor, arada yine anksiyete krizlerim tutuyor ama düzeliyorum... Günlerim genelde,
- Geyik mesajlaşmalar
- Tabi ki gezmeler
- Kankamla spor salonuna gitmeler
ile geçmektedir, yani durumum fena değil,
Ciao / xoxo
Pazar, Mayıs 12
Yeni Başlangıç & Yeni Hayat
İŞİMİ BIRAKTIM!!!
İnanması güç ama 1 buçuk senenin ardından o hiç sevmediğim işi bıraktım, hem de başka bir iş bile bulmadan bıraktım. Bir anda tak etti ve yeter dedim...
Kiminle konuşsam sürekli yakınıyordum, hep işimden ve hayatımdan şikayet ediyordum. Sonra kendimden sıkıldım, sürekli aynı şeyleri anlatmaktan bunaldım. Anlattıkça bir daha yaşıyordum o can sıkıcı olayları ve hiç bir yararı yoktu. Bir gün bir arkadaşım aynen şöyle dedi. "İrem yeter!!, ya kabullen ve işine devam et ya da bir değişiklik yap, bu beğenmediğin durumu değiştirecek bir şey yap, ya da ben seni artık dinlemeyeceğim".
İlk başladığımda çok saçma sapan bir görevim vardı, dedikodu dışında konuşacak hiç bir şeyi olmayan zeka yoksunu insanlardan yemediğim işitmediğim laf kalmazdı, kimse sesini çıkarmadan izliyordu derken, biri durumu fark etti ve bir anda müdürlük pozisyonuna atandım. Bir lise stajyerinin rahatça yapacağı işleri yaparken sindirildiğim için kimse bu yeni pozisyonumu sallamadı. Yine adam yerine koyulmamıştım, üzerimde bir ton sorumluluk olmasına rağmen kimseye hiç bir şey anlatamıyor, yardımcı olmalarını sağlayamıyordum. Yurt dışını geziyordum, yalnız yaşıyordum ama aldığım para çok gülünçtü. Biz seni yükselttik sen de bu parayı kabul edeceksin dediler, etmedim, kaç kez istifa ettim, değişecek dediler, kimse beni sallamıyor beni kabul etmiyorlar dedim, konuşuruz dediler, benim departmanımda çalışan elemanıma benim dışımda herkes iş yaptırıyordu, kimse beni bir tarafına takmıyordu, sürekli saçma sapan mailler alıyordum, hissediyordum burada kimse beni sevmiyordu...
Her akşam işten dönünce internetten yemek sipariş ediyor, hemen yiyip saat 8 de uyuyordum. Sabahları ağlayarak uyanıyor, üstüme rastgele şeyler geçirip, gram makyaj yapmadan, üstesinden gelemediğim bir işe gidiyordum... Bu döngü aylarca sürdü, tam 12 kilo aldım. Hafta sonları ailemin yanına geldiğimde resmen zehir ediyordum 2 günlük tatilimi. Babam psikolojimin iyice bozulduğunu anlamıştı. Uyumadığım ve yemediğim zamanlarda bir kaç arkadaşla dışarı çıkıyordum, hiç zevk almıyordum, suratım hep asıktı, aklımda hep bir sonrakinin yapılacak işleri vardı...
Bir gün yeter dedim, tüm bu oyunlara, aşağılamalara, hakaretlere ve ego savaşlarına daha fazla katlanamazdım. Burada daha fazla çalışamazdım, ya durup savaşacaktım ya da bırakıp gidecektim. Kalıp uğraşmanın bir anlamı yoktu çünkü hayatımda bu insanlardan nefret etmeye devam edecektim, onlar hiç bir zaman beni kabullenmeyecekti... HAYIR demediğim için kullanılmaya devam edilecektim, bundan daha iyisini hak ettiğimi biliyordum.
İstifa dilekçemi verdiğim anda özgürlüğümü tekrar kazanmış oldum. Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu, yurt dışı seyahatleri, ekonomik özgürlüğüm az da olsa kazandığım para.. hepsi bitmişti. Tek bildiğim bu yeni bir hayat beni bekliyordu. Hiç kimsenin bana orada davrandıkları şekilde davranmalarına izin vermeyeceğime yemin ettim. Kesinlikle kilo verecektim. Ailemle geçirdiğim huzursuz ve mutsuz hafta sonları son bulacaktı. Tekrardan arkadaşlarımla düzgün konuşmalar yapabilecektim...
İnanması güç ama 1 buçuk senenin ardından o hiç sevmediğim işi bıraktım, hem de başka bir iş bile bulmadan bıraktım. Bir anda tak etti ve yeter dedim...
Kiminle konuşsam sürekli yakınıyordum, hep işimden ve hayatımdan şikayet ediyordum. Sonra kendimden sıkıldım, sürekli aynı şeyleri anlatmaktan bunaldım. Anlattıkça bir daha yaşıyordum o can sıkıcı olayları ve hiç bir yararı yoktu. Bir gün bir arkadaşım aynen şöyle dedi. "İrem yeter!!, ya kabullen ve işine devam et ya da bir değişiklik yap, bu beğenmediğin durumu değiştirecek bir şey yap, ya da ben seni artık dinlemeyeceğim".
İlk başladığımda çok saçma sapan bir görevim vardı, dedikodu dışında konuşacak hiç bir şeyi olmayan zeka yoksunu insanlardan yemediğim işitmediğim laf kalmazdı, kimse sesini çıkarmadan izliyordu derken, biri durumu fark etti ve bir anda müdürlük pozisyonuna atandım. Bir lise stajyerinin rahatça yapacağı işleri yaparken sindirildiğim için kimse bu yeni pozisyonumu sallamadı. Yine adam yerine koyulmamıştım, üzerimde bir ton sorumluluk olmasına rağmen kimseye hiç bir şey anlatamıyor, yardımcı olmalarını sağlayamıyordum. Yurt dışını geziyordum, yalnız yaşıyordum ama aldığım para çok gülünçtü. Biz seni yükselttik sen de bu parayı kabul edeceksin dediler, etmedim, kaç kez istifa ettim, değişecek dediler, kimse beni sallamıyor beni kabul etmiyorlar dedim, konuşuruz dediler, benim departmanımda çalışan elemanıma benim dışımda herkes iş yaptırıyordu, kimse beni bir tarafına takmıyordu, sürekli saçma sapan mailler alıyordum, hissediyordum burada kimse beni sevmiyordu...
Bir gün yeter dedim, tüm bu oyunlara, aşağılamalara, hakaretlere ve ego savaşlarına daha fazla katlanamazdım. Burada daha fazla çalışamazdım, ya durup savaşacaktım ya da bırakıp gidecektim. Kalıp uğraşmanın bir anlamı yoktu çünkü hayatımda bu insanlardan nefret etmeye devam edecektim, onlar hiç bir zaman beni kabullenmeyecekti... HAYIR demediğim için kullanılmaya devam edilecektim, bundan daha iyisini hak ettiğimi biliyordum.
İstifa dilekçemi verdiğim anda özgürlüğümü tekrar kazanmış oldum. Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu, yurt dışı seyahatleri, ekonomik özgürlüğüm az da olsa kazandığım para.. hepsi bitmişti. Tek bildiğim bu yeni bir hayat beni bekliyordu. Hiç kimsenin bana orada davrandıkları şekilde davranmalarına izin vermeyeceğime yemin ettim. Kesinlikle kilo verecektim. Ailemle geçirdiğim huzursuz ve mutsuz hafta sonları son bulacaktı. Tekrardan arkadaşlarımla düzgün konuşmalar yapabilecektim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)